Subscribe

RSS Feed (xml)



Powered By

Skin Design:
Free Blogger Skins

Powered by Blogger

15 Mayıs 2011 Pazar

besmele - Ruhul beyan


BESMELE

Hanefî mezhebinin son devir âlimlerinin kabul ettiği görüşe göre "besmele" nâzil olan her sûreyi birbirinden ayırmak üzere gelmiştir. Sûreye âit olmayan müstakil bir âyettir. Kur'ân-ı Kerîm'e yazılış gâyesi teberrüktür. Nasıl her hayırlı işe besmele ile başlanırsa, her sûreye onunla başlamak da böyledir. Çünkü besmele Kur'ân'ın anahtarıdır.
Peygamber Efendimiz, "Besmele ile başlamayan her iş güdüktür, neticesizdir." (Feyzu'l-Kadîr, V, 13) buyurmuşlardır.
Tefsirler hayırlı işlere şuurlu ve ihlas içinde besmele ile başlama sâyesinde kulda üç hâlin tecellî edeceğini belirtirler:
1- Besmele insanı kötülüklerden uzak tutacaktır. Zîrâ Allâh'ın adı anılarak kötü bir iş yapılamaz.
2- Meşrû bir işe besmeleyle başlayan kul, Allâh'ı zikrettikçe Allâh'ın rızâsına uygun hareket edecektir.
3- Bu sayede kul, Allâh'ın yardım ve nîmetiyle karşılaşacak ve şeytanın hile ve desîselerinden kurtulacaktır.
İstiâze'nin besmeleden önce olmasının hikmeti, herhangi bir mekânın önce boşaltılıp, kirlerden arındırılması ve ancak bundan sonra süslenip güzelleştirilmesi gibidir. Bu, namazdan evvel tahâret gibidir. Kalb, istiâzeyle mâsivâdan ve bütün mânevî kirlerden temizlenerek, besmeleye ve onunla birlikte gelecek olan hayırlı işlere hazırlanmış olur.
Hangi işe besmele ile başlanırsa, kul, "Allâh'ın adıyla bu işi yapıyorum." demiş olur. Bu yüzden kötülüklere ve haramlara "besmele ile başlamak" yasaklanmıştır. Bazı âlimler bunun insanı "dinden çıkarabileceğini" bile söylemiştir.
Cenâb-ı Hak, Alak Sûresi'nin başında Rasûlü'ne "Rabbinin adıyla okumasını" emretmişti. Bu emre uymak için Allâh Rasûlü, besmele nâzil olmazdan evvel anlaşmalara "Bismikallâhümme: Yâ Allâh, Senin Adınla!.." ile başlardı.
Allâh: Cenâb-ı Hakk'ın zâtına mahsus bir isimdir. Başka hiçbir varlığa ad olmamıştır. Âyet-i kerîme'de: "Sen O'nun bir adaşı olduğunu biliyor musun?" (Meryem, 65) buyrulmuştur. Bundan dolayı "Allâh" isminin lügatte ikili veya çoğul şekilde yoktur. Bu isim, sadece ve sadece Allâh'a mahsustur.
Bütün esmâ-i ilâhiye ile birlikte daha pek çok mânâyı içine aldığı ve özel isim olduğu için, Allâh kelimesi yerine başka bir isim veya kelime ile tercüme yapmak -en azından- eksiktir. Mesela "Lâ ilâhe illallâh" ifadesini "İlâhtan başka bir ilâh yoktur", "Yalnız ilâh ilâhtır" veya "Tanrıdan başka tanrı yoktur" diye çevirmek, insanın kulağını tırmalamakla birlikte anlam kaybına ve mantık bozukluğuna sebep olmaktadır. O hâlde, tercüme "Allâh'tan başka ilâh yoktur" veya "Hiçbir ilâh yoktur, yalnız Allâh vardır" şeklinde yapılmalıdır.
Bu isim, bir kelime veya harften türemiş veya Arapça'ya başka bir dilden geçmiş de değildir. Yapılan araştırma ve çalışmalar çok eski asırlardan beri bu kelimenin " Her şeyi yoktan var eden, kâinatı sevk ve idare eden, yegâne güç ve kuvvet sâhibine mahsus olmak üzere" kullanıldığını göstermektedir. Bazı âlimler bu mübarek lafza-i celâlin "İsm-i A'zam" olduğunu kabul etmişlerdir.
er-Rahmân: Rahmet kökündendir. Lügatte sürekli ve fazlasıyla merhamet, kalb inceliği ve şefkat anlamındadır. Rahmân kelimesi de yalnız "Allâh" için kullanılan bir sıfattır. Aslında sıfat olması itibariyle çok merhamet sahibi, pek merhametli, gayet merhametli, sonsuz merhametli diye tefsir edilebilirse de "özel isim" olduğu için tercüme edilmez. Özel isimlerin tercüme edilmesi, onun değiştirilmesi demektir. Zîrâ dilimizde bu ismin karşılığı yoktur.
Bazıları Rahmân'ı "esirgeyici" olarak tercüme etmektedirler. Halbuki "esirgemek" kelimesinde "kıskanmak" ve "yazık etmek" mânâları da vardır. "Benden onu esirgedin" denilir. Bu yüzden Kur'ân-î ıstılahları bir başka dile çevirirken çok dikkatli olmak gerekmektedir. Ve yine bu sebeple "kelime kelime tercüme" şekli veya "Kur'ân'ı sadece meal okuyarak anlamaya çalışmak" sağlıklı ve doğru bilgiye ulaştırmaz.
Allâh'ın "Rahman" sıfatının mânâsı şöyle îzah edilmiştir:
"Yaratıklarına rızık veren, onlardan belâ ve âfetleri uzaklaştıran, takvası veya günâhı sebebiyle kullarının rızkını artırıp eksiltmeyen, aksine herkese ve her şeye dilediği ölçüde rızık veren..."
er-Rahîm: "Rahîm" kelimesi de "rahmet" kökündendir. Çünkü anne, rahminde taşıdığı yavruya karşı şefkat, merhamet ve muhabbet duyar.
Rahîm; acıyan, merhamet ve şefkat eden, istendiğinde veren, istenmediğinde gazaplanandır. İnsanoğlu kendisinden bir şey istendiğinde öfkelenir. Allâh Teâlâ ise istenmediği zaman gazaplanır.
Besmele'de geçen Rahman, bütün varlıkları kuşatmış, mü'min-kâfır ayırt etmeksizin herkesi ve her şeyi içine almış ilâhî rahmettir. Rahîm ise âhirette, mü'min kullara mahsus rahmet ve ilâhî ikramları içermektedir.
Merhamet ve rahmet, muhtaç ve belâya uğramış birini belâdan kurtarmayı ve onun yerine ona iyilik etmeyi ve nîmet vermeyi hedef edinen bir acıma duygusudur.
Rivâyete göre Allâh Teâlâ'nın üç bin ismi vardır. Bunların hepsinin mânâsı "Allâh, Rahman ve Rahîm" isimlerinde toplanmıştır. Bunları bilen ve söyleyen, Cenâb-ı Hakk'ı bütün esmâsıyla zikretmiş olur. (Rûhu'l-Beyân)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder