Subscribe

RSS Feed (xml)



Powered By

Skin Design:
Free Blogger Skins

Powered by Blogger

16 Mayıs 2011 Pazartesi

Besmele şiir Akrostiş


BESMELE “ (Akrostiş)

Bismillâhirrahmanirrahim, Allah rahman, Allah rahim
İnancı zayıf olanın, hali nicedir ah, ne vahim
Sakın düşürme dilinden, zikrinde Besmele olsun
Mutlak her işinde hayır, hanenede huzur dolsun
İnancınla her melânet, kara bulutlar kaybolsun
Lâyıkıyla zikr-eyle ki, güzellikler seni bulsun
Lûtfuna erişmek için, dilinde Besmele olsun
Aşkla söylenen Besmele, öyle yakışırki dile
Hak yolundaysa gidenler, tökezlemez bir an bile
İmanının, inancının, başlangıcıdır Besmele
Rabbe giden her kapıyı, inan açandır Besmele
Ruhu bir nur pak eden, bereket saçandır Besmele
Al nakş-eyle sen diline, örnek’te olsun nesline
Hayır beklenen her işte, müstahaktır O Besmele
Mutlaka Besmele oku, her işi hayırla doku
Allah’ın izniyle Besmele, var eder olmayan, yok’u
Nasibini onla ara, çalınmaz yüzüne kara
İnan bereketin olur, inan olmazsın fukara
Rabbine el açarkende, mutlak Besmele’yle dile
Rızasına nail olur, kolaylanır en zor bile
Ağızdan çıkan Besmele, her daim hayra vesile
Hak yolunda her kelime, nur olur Besmele ile
İlminde ekle en başa, Besmele’yle başla aş’a
Mutlu, huzurlu ve kutlu, Rabbinden umutlu yaşa

Besmelenin hikmeti


"Besmele" Bismillahirrahmanirrahim
sözünün kısaltılmış şeklidir. Hayırlı bir işe başlarken, Allah'ı anmak üzere
söylenen besmele Esirgeyen ve Bağışlayan Allah’ın adıyla başlamak manasına
gelir.

Gerek dünya gerekse ahiret ile ilgili olsun,
hayırlı ve meşru her işe Allah’ın adını anarak Besmele ile başlamak, her
Müslüman’ın üzerinde titizlikle durması gereken görevlerdendir.



Bir kadın varmış. Yaptığı her işi besmeleyle yaparmış. Yemek yerken
neredeyse aldığı her lokmaya çektiği besmele karşısında kocası yeter artık
hatun bir kere çektin daha sonrakiler neyin nesi diye çıkışırmış. Gel zaman git
zaman kadın besmelesine devam etmiş. Öyle ki ütüsünü yaparken, elbiseyi
alırken, çamaşırı yıkarken, elbiselerini giyip çıkarırken, yemek pişirmek için
tencereyi alırken, ocağa koyarken, ocağı yakarken, yatarken, kalkarken ve sair
her işinde besmele çekmeden asla bu işleri yapmaya başlamıyormuş.

Adam ise karısının abarttığını düşünerek ona: Bunu niye yapıyorsun?
demiş. Karısı ise: Sürekli besmeleyi söyleyince Allah sana o işinde yardım
eder. Bir şeyi besmeleyle koyarsan Allah onu korur demiş. Adam karısına bir
oyun oynamak istemiş. Onu zor durumda bırakacak bir plan düşünmeye başlamış.
Sonunda aklına bir fikir gelmiş.
Karısına akşam bir kese vererek içine on tane altın koymuş. Sonra:
Hatun bu altınları al. Çok gizli bir yere sakla, senden isteyince bana verirsin
demiş ve keseyi alıp saklamaya giden karısını gizlice takip etmiş. Bu sırada
içinden sinsice gülümsüyormuş. Kadın keseyi yatağın altına koymuş ve koyarken
de; kocasının elinden aldığında yaptığı gibi Bismillahirrahmanirrahim dedikten
sonra koymuştu. Aradan bir hafta geçti. Adam eve geldiğinde karısı yan
komşudayken keseyi oradan aldı ve gizlice bahçedeki kuyunun içine attı. Akşam
bir şey demedi. Fakat sabah olunca: Hatun sana verdiğim altınları getir bakalım
diyerek karısından keseyi istemiş. Kadın gidip yatağı besmele çekerek kaldırmış
ve kocasının yanına gelerek, Buyur bey işte kese. Ama niye böyle ıslanmış bir
türlü anlayamadım demiş ve keseyi kocasına uzatmış. Kocasının gözleri faltaşı
gibi açılmış elinde duran ıslak kesesine bakıp kalmış.


Kur'an-ı kerim de bu konuya işaret eden emirler besmelenin ehemmiyetini
anlamamıza yardımcı olacaktır: Atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan daha
kuvvetli bir anışla Allah'ı anınız. (2/Bakara 200)

Müslüman dine aykırı olmayan bir işe başlarken ihlâs ve samimiyetle besmele
çekerse, onun her işi rızayı ilahiye uygun yapılmış olur. O, Allah-u Teâlâ'nın
yardımları ve nimetleri ile karşılaşır. Şeytanın saptırmalarından, hilelerinden
korunur.



Bir defasında Resulullah (sav)'in bineği tökezlemişti. Terkisinde
bulunan Usame bin Umeyr (radyalllahu anh) Kör olasıca şeytan! dedi. Resulullah
(sav) buyurdu ki: Kör olasıca şeytan deme. Çünkü sen böyle söyleyince o
böbürlenir ve Gücümle onu yere yıktım! der. Bunun yerine "Bismillah"
diyecek olursan, sinek gibi oluncaya kadar küçülür. (Nesâi) Şüphesiz ki bu,
Besmelenin kuşattığı şeyi sardığında onu yücelten ve alçaltıp küçülten bereketi
sebebiyledir.

Kişi her ne yapacaksa yapacağı işe başlarken
besmele çekmesi onu o işinde başarılı kılar. Bu besmelenin Allah'ın yardımına
kişiyi ulaştıran bir binek olması sebebiyledir.

Meşru işlerin hangisi olursa olsun, Besmele ile başlanması gerekir.



Yemek-içmek, giyinmek-kuşanmak, konuşmak, yazmak
gibi mubah işlerde çekilirse, besmele o meşru işleri ibadete çevirir. Böylece
insan yaşadığı hayatı ibadetle geçirmiş olur. Bu ise ahiret yatırımı olan
sevaplara sebep olur ve kişiye ebedi saadet yurdu olan cenneti kazandırır...
Tüm ilahi kitaplara besmele ile başlanır. Hadisi şerifte: Bilcümle ilâhî
kitapların anahtarı Besmele-i şerifdir buyrulmaktadır.


Çünkü Allahın adı ile başlamanın özel bir hikmeti, Yüce ismini anmanın da ayrı bir
bereketi vardır.

Besmelenin yerine göre farz, sünnet, mendup, mübah, haram ve mekruh gibi
hükümleri vardır:


Hayvan keserken, av üzerine hayvanı gönderirken veya tetiği çekerken besmele
çekmek farzdır. (6/Enam 121, 5/Maide 4) ayetleri besmelenin farz olduğu yerlere
işaret eder.


Kasten besmele çekmeden kesilen hayvanın etinden yemek haramdır.

Namazda her rekâtta Fatiha’dan önce besmele okumak sünnettir.

Kur'an’dan bir ayet okurken besmele çekmek menduptur.

Necis yerlerde besmele çekmek ise mekruhtur.


Abdest almak, dua etmek... gibi ibadetlerle helâl olan gıdaları yemeye ve
içmeye besmele ile başlamak sünnet, Oturup kalkma... gibi işlerde besmeleyi
söylemek ise mubahtır.

Efendimizle beraber Yemeğe başlarken açlığının verdiği şuursuzluk
haliyle on yaşındaki Enes sol eliyle karşı tabağa uzanmıştı. Peygamber
efendimiz, Çocuğa yemeğe besmeleyle başla ve sağ elinle önünden ye buyurmuştur.
Yemeğe başlarken besmele unutulduğu takdirde,
hatırlandığı zaman Bismillahi fi evvelihi ve âhirihî Başında da sonunda da
Allah'ın adıyla demek gerekir.


Bir gün Resulallah (sav), Ashabından altı
kişi ile beraber yemek yiyormuş. Derken bir bedevi gelmiş. Besmele çekmeksizin
yemeği iki lokmada yutmuş. Bunun üzerine Efendimiz(sav):
Eğer bu adam besmele çekseydi yemek hepimize yeterdi buyurmuştur.


Besmele, yemeğe bereket katmakta ve yiyenlerin
doymalarına katkıda bulunmaktadır. Besmele çekilmeyince yemeğe şeytan da katılmakta, yemeğin bereketini kaçırmaktadır.



Efendimizin ashabından bazıları bir defasında Ya Resulallah! Biz yiyoruz,
fakat bir türlü doymuyoruz demişlerdi. Bunun üzerine onlara -Siz ayrı ayrı
yemekte olmayasınız? diye sordu. -Evet! diye cevap verdiler. Öyleyse
yemeğinizde toplanın. (Bir sofra kurarak hep beraber yiyin.) Yemeğe Allah'ın
ismini zikrederek başlayın. Böyle yaparsanız yemeğiniz hakkınızda mübarek
kılınır buyurdu.
Buradan anlaşılıyor ki;
Yemek, imkan dahilinde topluluk halinde yenmelidir. Aile fertleri yemekte bir araya
gelmeli, bu sünnet-i seniyye şuurla ihya edilmelidir. Böyle yapılırsa yemeğin
ortasına bereket iner, yiyenlere ise yemek eziyet değil şifa olur.

Sizden bir kimse evine girmek isteyince bir şeytan o oraya girmek için
kendisini takip eder. Fakat eve girerken Besmele çekerse şeytan "Benim
için bu eve girecek yer yoktur" diye ümitsiz olarak geri döner.

Biz kullar için en hayırlı olan
rahman ve rahim olan rabbimizin adıyla işlere başlamaktır. Bu yazılanları
kendimize örnek alıp uygularsak kurtuluşa erenlerden oluruz inşallah

Besmele Şuurunun Mü'mine Kazandırdıkları


Besmele Şuurunun Mü'mine Kazandırdıkları

Ahmet Varol

Besmele şuuru, bize şu anlayış ve davranışları kazandırır (kazandırmalıdır):

Müslümanın her işi Allah'ın adıyla ve O'nun emir ve müsaadeleri doğrultusunda olmalı.

Müslümanın her işinde 'evvel Allah' olmalı. Yani mü'min, başlayacağı işi yapıp yapmama konusunda önce Allah'a danışmalı.

Harama besmele çekilmeyeceği için, besmele çekemeyeceğimiz hiçbir işe girişmemeliyiz.

"Besmelesiz iş ebterdir, yok olmaya mahkûmdur" (İbn Mâce, hadis no: 1894) hadisinden anlıyoruz ki besmelesizler ve onların düzenleri devrilip yıkılmaya mahkûmdur.

Kesilirken besmele çekilmeyen her hayvan murdardır, pistir. Besmeleyle ve besmele doğrultusunda olmayan her düşünce, fikir, iş ve düzen de murdar ve leş hükmündedir.

Besmele Allah'tan yardım dilemedir. Allah ise, ancak Kendi yolunda olanlara yardım eder. (8)

Müslüman, her türlü davranışa İslâmî ölçüler ışığında başlamalı, eylem, hizmet ve faâliyet yaparken ilâhî rahmet ve merhamet üzere bulunmalıdır. Besmele bu bilinci yansıtmalıdır.

Müslüman, bütün düşünce ve davranışlarında merhametle hareket etmek zorunda olduğunu besmeledeki rahmetle ilgili iki sıfatla idrak etmelidir.

Müslüman, besmeleyi hayatının tamamına yansıtmalıdır. Şuursuz bir şekilde söylenen besmelenin, istenen faydayı sağlamayacağını bilmelidir.

Besmele, müslümanın elini attığı her işte, adımını attığı her yolda Allah ile beraber olduğunun, O’nun yardımıyla iş yaptığının şuurunda olmasını sağlar/sağlamalıdır.

Besmelenin her işte sürekli tekrar edilmesi, Allah’ı zikir olduğu gibi, müslümanın Allah’la rahmet üzerine iş yapacağına, O’nun izin verdiği şekilde davranacağına dair sözleşme yenilemesidir.

Besmele, her işte Allah’tan yardım istemenin gerekliliğini, başarı ve zaferin Allah’a ait olduğunu unutmamak demektir. (9)

Besmeleyle, yapılan işi kendi adımıza, fakat Allah’ın ismi ve izniyle, Allah'tan yardım dileyerek yaptığımızı belirtiyoruz.

Allah'ı yücelterek başladığımızda o iş, Allah için oluyor. O'nun dini için yapılan bir gayret şeklini alıyor.

Şeytanın iğvâsına karşı direnme bilinci yenileniyor. Her işe besmeleyle başlamak hayatı anlamlandırıyor.

Allah'ın sözünü toplum hayatının dışına iten kökten laik anlayış reddedilmiş, tüm müşrikler ve putperestlere muhâlefet etmiş oluyor. (10)

Mü'minler istiâze ve besmelenin şuuruna erdikleri gün, yeryüzünde hiçbir tâğutî iktidar gücünü muhafaza edemez. Çünkü eûzü-besmeleyi duyan şeytan ve tâğut çılgına döner, mahvolur. (11)

Besmele çekmenin hükmü


Besmele Çekmenin Hükmü

Ahmet Varol

Besmelenin yerine göre farz, vâcip, sünnet, mendup, haram ve mekruh gibi hükümleri vardır. "Üzerlerine Allah'ın adı anılmayan hayvanların etinden yemeyin. Çünkü bunu yapmak Allah'ın yolundan çıkmaktır." (6/En'âm, 121) mealindeki âyet, hayvan keserken besmelenin farz olduğunu gösterir. "Yetiştirdiğiniz avcı hayvanların size tutuverdiklerinden de yiyin ve üzerine Allah'ın adını anın." (5/Mâide, 4) âyeti de av üzerine hayvanı gönderirken veya av için silâh kullanırken, yani avcılık yaparken besmele çekmenin farz olduğunu belirtmektedir. Hayvan keserken besmelenin kasten terkedilmesi halinde, o hayvanın etinden yemek haramdır. Namaz dışında Kur'an okumaya başlarken sûrenin başında istiâze ve besmele âlimlerin çoğuna göre sünnettir. Namazda ise, Hanefî mezhebine göre her rekâtta Fâtiha'dan önce besmele sünnet; Şâfiî mezhebine göre farzdır.

Önemli sünnetlerden ve yaygın muâşeret kurallarından biri de yemek yemeye başlarken besmele çekmektir. Konu ile ilgili hadis-i şerifte belirtildiği üzere (Ebû Dâvud, Et'ıme 15; Tirmizî, Et'ıme 47) başlanırken unutulduğu takdirde hatırlandığı zaman, "Başında da sonunda da Allah'ın adıyla" anlamında "Bismillâh fî evvelihî ve âhirihî" demek gerekir. Herhangi bir işe başlarken besmele çekmenin hükmü işin mahiyetine göre değişir. Meselâ içki içmek, gasbedilen veya çalınan bir şeyi yemek gibi yasak fiillere besmele ile başlamak, onları meşrû saymak anlamına geleceği veya dinle alay hükmüne gireceği için haram kabul edilmiştir.

Abdest almak, duâ okumak gibi ibâdetlerle, yenilmesi helâl olan gıdaları yemek, helâl şeyleri içmek gibi fiillere besmele ile başlamak sünnettir. Besmele, Allah'ı hatırlattığı, zikr olduğu, kul - ilâh ilişkisi ve kurallarını düşündürdüğü için, her meşrû eylemimize besmeleyle başlamak, sürüden ayrılıp seviye kazanmak ve işimize bereket katıp ibâdet sevabı almaktır. Necâset mahallerinde besmele çekmek ise mekruh sayılmıştır. Cünüp ve âdetli olanların duâ ve senâ maksadıyla besmele çekmesinde bir sakınca yoktur. (7)

Besmele protestodur


Besmele, Laik Mantığı Protestodur

Ahmet Varol

Bir mü'min, her eyleminin başına besmeleyi yerleştirmekle laik mantığa en büyük protestoyu yapmış olur. Besmele, insanın Allah'la iş yapması, Allah'ı işine karıştırmasıdır. Dolayısıyla besmele; ateizmi, materyalizmi, laisizmi reddir. Bu manada besmele, İslâmî dünya görüşünün anahtarı mesabesindedir. Laik dünya görüşü “besmelesiz” olmaktır. Laik olmakla olmamak arasındaki fark, besmeleli olmakla olmamak arasındaki fark kadardır. Besmeleli yapılan iş, meşrûiyetini Allah'tan alır ve meşrû işlere besmele çekilir. Besmelesiz işlerse şeytana lâyıktır.

Besmelesizlik demek olan laisizm, aynı zamanda şeytanî bir dünya görüşüdür. Bunun için Allah Rasûlü her eylemine "Rahmân, Rahîm Olan Allah'ın adıyla" başlayarak bu sapkınlığı mahkûm etmiştir. (6)

Besmele, müslümanın alâmet-i fârikalarından (ayırıcı özelliklerinden) birisidir. Mü’min, her vesileyle ve sık sık besmele çeker. Günümüzde müslümanım diyen insanların çoğu, yemek vb. bir iki şeyin dışında besmele çekme gereği duymuyor, her hayırlı şeye başlarken besmele çekmek, tarihe karışıyor. Yine, günümüzdeki insanların ağızlarından çıkan besmele, formalite icabı, âdet ve alışkanlık gereği söylenmiş gibi, ruhsuz ve cansız kelimelerden ibaret kalıyor. Mekanik bir telaffuzdan ibaret, şuursuzca dudaklardan dökülüveriyor. Adını andığı Allah’a isyanla meşgul bir işyerinin açılışında besmele okunarak kurdela kesilmesi, örneklerden sadece biri. Günlük hayatımızın her zaman diliminde Allah’ın ilkelerine ve hükümlerine bağlı olduğunu göstermek için her çeşit hayırlı işlere besmele ile başlar. Besmele ile Allah’a ilticâ eder, şeytânî düşünce ve eylemlerden O’na sığınarak, O’nun yüceliğini itiraf eder ve O’ndan yardım ister. Allah’ın rahmân sıfatını düşünerek, her çeşit nimetin Allah tarafından kendisinin istifadesine sunulduğunu düşünür, O’na şükürde bulunur. Rahîm sıfatını düşünerek de ümitsizliğe giden yolu tıkar, dünyada başına gelen musîbet ve zorlukların geçici olduğunu, esas ve sonsuz rahmetin âhirette tecelli edeceğini değerlendirir.

Besmele, Allah'tan İzin ve Onay İstemektir


Besmele, Allah'tan İzin ve Onay İstemektir

Ahmet Varol

Bismillâh, “Evvel Allah (önce Allah)” deyip, O'na danışmak, yapacağımız herhangi bir işte Allah'ın onayını istemektir. Allah'ın adını herşeyin önüne geçirip yüceltmektir.şriklerin putlar adına yaşamaları ve onlar adına iş yapmalarına karşılık, biz Allah adına yaşayacağımıza, O'nun adıyla iş yapacağımıza söz vermiş oluyoruz. Bu yüzden, dilimiz "Allah'ın adıyla" derken, diğer organlarımız da aynı şeyi söyleyebilmelidir. Bu ise, her şeyimizle O'nun ölçülerine uygun olarak yaşamakla mümkündür. Aksi takdirde dilimiz "Allah'ın adıyla" derken; elimiz, ayağımız şeytan veya Allah'ın dışında başkaları adına iş yaparsa bu, tevhidle bağdaşmaz.

“Bismillâh” diyor ve sonra ekliyoruz "Rahmân, Rahîm" sıfatlarını. Aslında “Allah” ismi, Cenâb-ı Hakkın tüm isim ve sıfatlarıyla birlikte Rahmân ve Rahîm sıfatlarını da içermektedir. Ama bunlar özellikle hem besmelede, hem Fâtiha sûresinin ilk âyetlerinde özel yer alır. Kur'an, Allah'ın rahmetle ilgili sıfatlarını öncelikle ve ısrarla vurgular. O'nun başka isim ve sıfatları değil de, özellikle Rahmâan ve Rahîm sıfatları! Çünkü varlığımızı O'nun Rahmân ve Rahîm oluşuna borçluyuz. O'nun üzerimizdeki merhametiyle varız ve varlığımızı bu sayede sürdürüyoruz. O'nun merhameti olmadan, nefes alıp vermemiz bile imkânsız. Bedenimiz, aklımız, ruhumuz hep O'nun rahmetinin birer eseri. Peygamberimiz'in ve vahyin bize gelişi de O'nun rahmetiyledir. İşte bunları hatırlamak için "Rahmân" diyoruz, "Rahîm" diyoruz.

Rahmet, her çeşit âfetlerden kurtulup her türlü hayra ermektir. Rahmân, mü'min-kâfir ayırt etmeden tüm herkese hayat hakkı tanıyan, yaşaması için gereken şartları hazırlayıp nimetleri veren demektir. Rahîm ise, hak edenlere ve lâyık olanlara nimetini bol bol, sürekli olarak veren demektir. Bu yüzden Rahmân sıfatı, O'nun dünyadaki tecellîsi; Rahîm ise âhiretteki tecellîsidir. Rahmân ve Rahîm derken, hem dünyayı, hem âhireti hatırlıyoruz. Dünyanın âhiretten ayrı değil; âhiretin tarlası, hazırlık safhası olduğunun bilincinde dünyada da O'nunla, O'nun ölçüleriyle olmaya gayret ediyoruz. (5)

Besmele, Her Peygamber ve Ümmetinin Kullandığı Bir Şifredir


Besmele, Her Peygamber ve Ümmetinin Kullandığı Bir Şifredir

Ahmet Varol

Besmele, sadece Muhammed (s.a.s.) ümmetine has bir anahtar değil; önceki ümmetlerin de kullandığı bir şifredir. Besmele'nin Hz. Muhammed (sa.s.)'den önceki peygamberler döneminde de kullanıldığını Kur’ân-ı Kerim’den anlıyoruz: Hz. Süleyman'ın, Saba kraliçesi Belkıs'a yazdığı İslâm'a dâvet mektubu bu cümleyle başlamaktadır. "O (mektup) Süleyman'dandır ve o bismillâhirrahmânirrahîm -Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla- (başlamakta)dır." (27/Neml, 30) Hz. Nuh da tufandaki gemi yolculuğuna bu ifadeyle başlıyor. Gemiyi bu cümleyle hareket ettiriyordu: “(Nuh) dedi ki: 'Gemiye binin! Bismillâhi mecrâhâ ve mürsâhâ -Onun yüzüp gitmesi de, durması da Allah'ın adıyladır.-" (11/Hûd, 41) bu vesileyle ifade edelim ki, ister sürücü ve ister yolcu olarak bindiğimiz tüm araçlara binerken besmele çekmek, Kur’an’ın işaret yollu tavsiyesidir.

İnsanlık tarihi boyunca İslâm peygamberlerinin tümü tarafından bir şifre, bir anahtar olarak kullanılmıştır besmele. O yüzden, değişmez evrensel değerlerin öbür ismi olan İslâm'ın, değişmez değerlerinden biri de besmelenin verdiği bakış açısıdır. Bu bakış açısı, bize şu gerçekleri gösterir: Allah, insanın her işine karışır. İnsan, eğer Allah'ın yardımını istiyorsa, her hayırlı işine Allah ile başlamak durumundadır. İnsan yaptığı her bir şeyde Allah'a olan borcunu hatırlamak ve O'na teşekkür etmek durumundadır. İşte bunlar, insanlığın değişmez değerlerinin değişmez göstergesidir.

Her değerli iş gibi, Kur'an okumaya başlarken de Eûzü Besmele çekmek gerekir. "Kur'an okuduğun zaman kovulmuş şeytandan Allah'a sığın (Eûzü çek)." (16/Nahl, 98) diye emreden Allah, okumaya besmeleyle başlamamızı da emretmektedir: "Yaratan Rabbinin adıyla oku." (96/Alak, 1)

Kur'an'a başlarken, besmeleden önce istiâze gelir. Çünkü istiâze'yi aşmadan besmeleye geçilmez. Eûuzü ile Allah'ı yardıma çağırdıktan, O'nun yardımı ile şeytanları etkisiz hale getirdikten sonra, şirki ve şirke götüren şeytanî isyanları kendimizden uzaklaştırarak Allah'ı lâyıkı ile anabileceğimizi düşünüyoruz.

Gönlümüzde ve düşüncemizdeki, dilimizde ve davranışlarımızdaki şeytanî pisliklerden temizlenerek tertemiz bir şekilde Allah'la beraber oluyoruz. Eûzü süpürgesiyle temizlediğimiz gönül ve dil sarayımıza Allah'ın ismini yazıyoruz. Tıpkı kelime-i tevhidde önce "lâ ilâhe" (hiçbir ilâh yok) deyip Allah dışındaki ilâh taslaklarını kaldırıp atarak gerçekleştirdiğimiz tevhidî temizlikten sonra, "illâllah" (ancak Allah var) dediğimiz gibi.

Kur'an'a besmele ile başlarken, kullarına rahmet, acıma, lütuf ve bağışlaması sonsuz olan Allah'ı hatırlıyoruz. Kur'an'ın nüzûlünün bu sonsuz rahmetin bir yansıması olduğunu düşünüyor ve bu büyük nimeti anarak O'na hamdimizi, şükrümüzü vurguluyoruz. O'nun Rahmân sıfatıyla dünyada mü'min-kâfir herkese merhametine şahid oluyor, dünya hayatında bu nimetlerin kadrini bilerek verene teşekkür edip kulluğa/ibâdete, Kur'an'a yöneliyoruz. Rahîm sıfatının ise, âhirette adâleti gereği sadece mü'minlere merhamet edip, kâfirlere azab etmesi olduğunun bilincine vararak âhireti, cennet ve cehennemi hatırlayıp ümit ve korku arasında Kur'an okumaya, tefekküre başlıyoruz.

Sadece Kur'an okurken değil; insan ve evren kitaplarını okurken, hayat mektebinde öğrencilik ve öğretmenlik yaparken de besmele şuuruna uygun davranmalıyız. Tüm eylemlerimizin dünyada O'na yaraşır, ahirette de O'nun rızasını kazandırır özelliklerde olmasına gayret etmeliyiz. Kur'an, besmeleyle başlıyor, biz de Allah'ın Kitabını Allah'ın ismiyle okuyoruz.

Eğitimle ilgili eserler başta olmak üzere nice kitaplar, gazeteler, dergiler, besmele ile mi başlıyor? Öğrenciler için hazırlanan bazı din kültürüyle ilgili kitaplar, bir müslümanı “bu, benim dinim değil!” diye isyan ettirecek modern hurâfe ve tuğyanla dolu olabiliyor. Peki, İslâm’a ters içeriği kalarak yayınların besmele ile başlamasını tercih edebilir miyiz?

Laiklik, resmî din kabul edilmediği için ve bazı İslâmî âdetlere ses çıkarılmadığından Arap ülkelerinin çoğunda televizyonlarda sunucular besmele ve hamdele ile başlıyor programlarına. Besmele ile başlanan programda ise Allah'ın yasakladığı neler yok ki?! Düşünün bir kere, İslâm düşmanlığını her fırsatta en rezil şekilde gösteren bir tv. kanalı, programlarını sunarken besmele ile başlıyor. İslâm’a her gün hakaretler yağdıran, ahlâksız bir gazetenin ilk satırında besmele yazıyor. Bu Allah ile, din ile alay olmaz mı? Haram katmerleşmez mi bu tavırlarla? Peki, “onlar besmele ile başlamasınlar da biz onlara bakarken besmele çekelim” diyebilir misiniz?

"Yaratan Rabbinin ismiyle oku." (96/Alak, 1) âyeti bizden sadece şekil ve lafızla değil; muhtevâ ile ilgili tavır beklemektedir öncelikle. Okuduklarımızın Allah'ın ismiyle okunması; Allah'ın izniyle, O'nun rızası için, O'nun yolunda, O'nu unutturmayan, O'na yaklaştıran yapıda olmasını gerektirir. Okumak gibi, artısı büyük olan bir eylemde besmele bilinci bunu gerektiriyorsa, diğer eylemlerimizde bu özelliklerin aranma zorunluluğu daha fazla olmaz mı?